Yavuz Dizdar: Endüstride kullanılan palm yağı sürdürülebilirlik sertifikası taşıyor
ONKOLOJİ Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Dizdar, “Palm yağının rastgele bir hastalığa neden olduğunu gösterebilecek bilimsel çalışma yok. Kuşku de yok. Ayrıyeten sanayide kullanılan palm yağı, sürdürülebilirlik sertifikası taşıyor” dedi.
Dünya üzerinde yaygın kullanılan yağ olarak bilinen Palmiye yağı, ‘Elaeis guineensis’ ağacının meyvelerinden üretiliyor. Palmiye tipinin yüzde 90’ı Malezya ve Endonezya’daki ekili alanlarda bulunuyor. Trans yağ içermemesi, erime derecesinin yüksek olması ve üretiminin nispi olarak daha ucuz olması nedeniyle tercih edilen palm yağı, çikolatadan cipse kadar birçok besinin yanı sıra paklık ve kozmetik eserlerinde de bulunuyor.
Son günlerde Dubai çikolatasının içerisinde dolgu gereci olarak kullanılması nedeniyle gündeme gelen palm yağının hastalıklarla bağlantısına yönelik değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Yavuz Dizdar, “Tıbbi olarak palm yağıyla ilgili bir problem yok. Ben bunu direkt söyleyebiliyorum. Çok fazla araştırma yapılmış. Olağanda günlük yağ olarak zati tropikal bölge ülkelerinde kullanılıyor. Yani ekstradan üretilmiş bize pazarlanan bir şey değil. Oranın genel yağı. Özellik üretim açısından en çok yağ oranını veren bitki. Münasebetiyle yağlı bir şeyi üretmek istiyorsanız palm, bu hususta ülkü kaynağı oluşturuyor. Besin sanayisinin ve kozmetiğin içine giriyor. Ancak bugüne kadar yapılan bütün çalışmalar olumsuz bir şey göstermemiş. Hatta kimi açılardan öbür bitkisel yağlardan da üstünlüğü olduğu da tez edilmiş. Bu yüzden sıhhat açısından zahmet yok” diye konuştu.
‘DOLGU MATERYALİ OLARAK KULLANILIYOR’
Doç. Dr. Dizdar, “Palm yağının kanser ya da öbür bir hastalıkla münasebetini gösteren bir çalışma olmadığı üzere, kuşku uyandırabilecek özellikleri de yok. Tersine yapılmış olan bir diğer çalışma var. Sıhhat açısından bir şey söylemiyor. Yağ prosesi, işlenmesi, ben bunu aldım, meyveden sıktım, size verdim formunda yapılmıyor. Bu yağın içinde farklı kısımlar var. Bu kısımların bir kısmı besin, bir kısmı kozmetikte, bir kısmı ise sabun hedefiyle kullanılıyor. ‘Sabun yapılan yağdan size yediriyorlar’ telaffuzunun bir karşılığı yok. Zira zeytinyağının da sabunu var. Kullanılamayan kısımları paklık gayesiyle kullanılan bileşiklere dönüştürülüyor. Sanayi bu yağı bir ölçü dolgu materyali olarak kullanılıyor. Kozmetikte rujun ana dokusunun kütlesini oluşturmak için kullanılıyor. Zira bu yağ aslında bedene sürülüyor. Besin unsurunda bilhassa kıvamlı bir şey üretmek istediğiniz vakit o kıvamı verebileceğiniz dünyadaki en âlâ kaynak. Diğer bitkisel yağlar da var. Onların bir ekip sıhhat sakıncaları çıkmış. Bir kısmının işlenmesi sıkıntı. Bunun ise üretimi kolay. Yüzde olarak çok fazla sorun yaratmıyor, çok fazla yağ alabiliyorsunuz. Sanayinin beklentilerini çok uygun karşılayacak bir yağ. Damak tadı olarak da uygun olduğu için bu tercih ediliyor. Kullanan eserlerin başkalarına nazaran bir dezavantajları bulunmamaktadır” sözlerini kullandı.
Doç. Dr. Dizdar, “Şimdi tadı bilinen endüstriyel bir eserin içinden ben bunu çıkartayım, yerine öteki bir yağı koyayım derseniz tıpkı lezzeti ve kıvamı alamazsınız. Müşteri memnuniyeti bozulur. Bununla ilgili üretim yapan firmalar bu mevzuyu bilhassa araştırdı ve çıkarımları net bir biçimde değişmedi. Zira palm üretimi plantasyonlar biçiminde büyük topraklarda yapılıyor. Bunlar büsbütün denetimli yapılan çalışmalar. Mesela tarım ilacı da kullanmıyorlar. Benim gördüğüm kadarıyla takımlı baykuşları var. Fare dadanırsa takımlı baykuş orada bekliyor. Bunlar yakalıyorlar. İlaç kullanmıyorlar. Lakin bunun dışında bir de kaçak üretileni var. Bizim sanayimizin kullandığı palm yağı, sürdürülebilirlik sertifikası taşıyor. O yüzden bir marka palm kullanırsa sürdürülebilir palm yağını kullanıyor. Yani dünyanın istikrarını değiştirecek tarım metotlarına müsaade etmiyor” dedi.
Doç. Dr. Dizdar, “Ne diyabet ne öbür bir hastalık için risk gösterilmemiş. Ancak obezite dediğiniz vakit bu direkt kalori fazlalığıyla alakalı. Palm yağını bedende güce dönüştürmek için daha kolay bir güç dönüşümü olduğunu da argüman eden çalışmalar olmuş. İnsanların tercihlerine baktığım vakit da bilhassa bu türlü depresif anlarında sarıldıkları yiyecekler var. Bu yiyeceklerin içeriğinde bunun olması tahminen bir avantaj olabiliyor. Ekstra bir risk görülmemiş” diye konuştu.
Doç. Dr. Yavuz Dizdar, “Bu olayın aslında bir endüstriyel manipülasyon olduğu açığa çıktı. Bu raporu sunan Avrupa Besin Güvenliği Komitesiydi. O da daha sonra raporu geri çekti. Bunlar palm yağıyla ve muhtemel riskleriyle ilgili verdikleri raporu geri çekmek zorunda kaldı. Zira raporun altını dolduramadılar. Sonraki çalışmalarda da kanserle ilgili bir risk göstermedi. Zira yediğiniz yağ sonuçta bir bitki yağı. Bildiğiniz hurmanın yağlı versiyonu üzere. Raporu vermiş olan şahıslar de telaffuzlarını geri çekmek zorunda kaldılar. Zira rastgele bir hastalığa neden olduğunu gösterebilecek bir bilimsel çalışma yok. Kuşku de yok. Bilimsel çalışma olmayabilir. Ben de bu türlü argümanlarda bulundum. Lakin bunda bulunamıyorum” tabirlerini kullandı.
‘NÖTR TADI VAR’
‘BİRİNCİ DERECEDEN HATALI TARIM İLACIDIR’
Doç. Dr. Dizdar, “Biz hastalıkların nedeni olarak daima olağan kuşkulu ararız. Bu sefer olağan kuşkulu palm yağına hakikat kaydı. O kadar çok kimyasal aslında besinin içine karıştırılıyor ki lakin birinci dereceden hatalı tarım ilacıdır. Artık süratli üretim teknikleri nedeniyle çok fazla antibiyotik ve biyolojik husus kullanıyorlar. Bunlar da önemli manada risk faktörü. Bu risk faktörlerini teğe bir gözlemledim. Palm yağı bunların içine maalesef düşmedi” diye konuştu.
Reklamdır
